Tunceli Üniversitesinin Alevilik kaygısı
Tunceli Üniversitesi rektörü ve üniversitede Alevilik çalışmaları yürüten heyetle iki defa aynı ortamda bulunduk. Şu an üniversitede görev yapan Coşkun Kökel uzun zamandır Hubyar Ocağı ile ilgili çalışma yapmak istediğini çeşitli vesilelere biz Hubyar Ocağı mensuplarına söylemektedir. Konuya ilişkin son üç ay içerisinde bu maksatla iki defa yan yana geldik.
Yaptığımız son görüşmede Tunceli Üniversitesi bünyesinde bir “Alevilik-Bektaşilik Enstitüsü” kurulacağını, bununla ilgili senatoda karar aldıklarını ve YÖK’e sunacaklarını söylediler. Gayet memnun kaldım, Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde Aleviliğe ilişkin kürsüler kurulurken Türkiye’de Aleviliğe ilişkin çalışmaların yapılmaması, kürsülerin, bölümlerin kurulmaması eksikliktir. Bu nedenle olumlu bulduğumu da ifade ettim.
İlerleyen günlerde Tunceli Üniversitesinden kimi dostlar beni aradılar, konuya ilişkin çekincelerini, itirazlarını paylaştılar. Bunun üzerine ben de enstitünün kurulma gerekçesinin metnine ulaşıp konuyu laf söz üzerinden değil, bizzat üniversitenin yazılı beyanından görerek, okuyarak değerlendirmek istedim.
Tunceli Üniversitesi bünyesinde Alevilik-Bektaşilik Araştırma Enstitüsünün kuruluşuna ilişkin 8.5 sayfalık gerekçe metnini okudum. Gerekçeyi okuduğumda Hubyar Ocağı araştırması için Rektör ve beraberindeki heyetle ilk toplantıda söylediklerimle dile getirdiğim kaygılarımda ne kadar da haklı olduğumu gördüm.
Hubyar Ocağı ile ilgili olarak Coşkun Kökel öncülüğünde Tunceli Üniversitesince bir araştırma yapılması hedeflenmektedir. Konuya ilişkin iki görüşme yapılmışsa da konu neticelendirilmemiş, üniversitenin ve kimi şahısların iddia ettiği gibi Hubyar Vakfı ile üniversite arasında da bir protokol imzalanmamıştır.
Ben daha en başından bu çalışmanın bir siyasi amaçla, bir siyasi bakış açısıyla bilimsel bakış açısı dışında yapılmaması gerektiğini dile getirdim. Özellikle bazı kimselerin Hubyar Ocağının özgünlüğünü koruyan bir Türkmen Alevi Ocağı olması nedeniyle hayli ilgilerini çektiğini, Hubyar Ocağını kendi siyasi çizgileri ile bütünleştirmek için gayret sarf ettiklerini, bunun, zamanında Prof. Dr. Orhan Türkdoğan tarafından “komik” bir şekilde yapılmaya çalışıldığını kimi örneklerle de anlattım.
Tunceli Üniversitesi rektörü ve beraberindeki heyete, özelde Hubyar Ocağı, genelde Alevilikle ilgili yapılan çalışmaların, Türklük-Kürtlük gibi etnik kaygılarla, “İslam ya da İslam dışılığı” gibi inançsal kaygılarla ve hedeflemelerle yapılmasının ne tür yanlış sonuçlara yol açtığını ve inancın kendisini nasıl ortadan kaldırdığını, özgünlüğünü bozduğunu örneklerle anlattım.
Hubyar Ocağı ya da Alevilik neyse odur, bu topluklar neye nasıl inanıyorsa öyledir. Pir Sultan Abdal’ın, Kul Himmet’in, Şah Hatayi’nin deyişlerine “ayet” diyen ve o ayetlerin bütününü de “Kuran-ı natk” olarak gören bir topluma, illa Emevi İslamı’ndaki; Muaviye ordusunun mızraklarındaki ayetlerin dayatılmasının bir asimilasyon olduğunu ve bilimsel değil, siyasi bir yaklaşım olduğunu, öncelikle profesör ve doçent gibi titre sahip olan kişilerin bilmesi gerekmektedir.
Tunceli Üniversitesinde kurulacak Alevi Enstitüsünün yazılı metnine baktığımızda amacın bilimsel değil, siyasi olduğunu, belirli bir siyasi kaygıyla oluşturulduğunu çok net bir şekilde görebiliriz.
Alevilik İslam’sa İslam’dır, değilse değildir. Bunu illa “İslam yapmak” için ya da illa “İslam dışı”göstermek için bir enstitü kurulamaz, kurulsa da buna “ilim, bilim yuvası” denemez.
Bir üniversite Aleviliğe güvenlik kaygısıyla bakamaz, bu kaygıyla Aleviliğe bakan kimselerin de “bilimsel ve vicdani bir hassasiyet” taşıdığı söylenemez.
Görünen o ki Tunceli Üniversitesinin kaygısı; Aleviliğin özgünlüğü, inançsal durumunun tespiti, verilerin toplanması, kaybolmaya yüz tutan birçok kaynağın bir araya getirilmesi ve bunların bilim insanlarının hizmetine sunulması değildir.
Tunceli Üniversitesi de Aleviliğe ve Alevilere bakarken Selçuklunun, Osmanlının ve T.C. Devleti’nin baktığı gibi bakmaktadır. O bakış açısı ise Aleviliğin 21.yy da dahi çözülememiş sorunlar yumağı ile karşı karşıya kalmasına neden olan “güvenlik” kaygısıdır.
Aşk ile…