Sivas Katliamı
KATLİAM SÜRECİ
A-Pir Sultan Abdal Şenlikleri
Pir Sultan Abdal, Sivas Yıldızeli İlçesi’ne bağlı Banaz Köyü’nde yaşamıştır. Halkın diliyle ve sazıyla halk kültürünü yaygınlaştıran ve yaşatan bir ozandır. Osmanlı yönetiminin baskı, katliam ve soygununa karşı çıkarak halkı örgütleyen bir halk öncüsüdür. Bu özellikleri ve uğraşları nedeniyle Osmanlı yönetiminin şimşeklerini üstünde toplamış; sonuçta Sivas’ta asılmıştır. Osmanlı yönetimi, Pir Sultan Abdal’ı asmakla da yetinmemiş, deyişlerini, şiirlerini de yasaklamıştır. Tüm baskı ve yasaklara karşın, halk, Pir Sultan Abdal’ı unutmamış; 400 yıldan beri deyişlerini, şiirlerini sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirmiştir.
Banaz Halkı, kendi öncüsü ve piri olan Pir Sultan Abdal’ın ilkelerini ve kültürünü örgütlü olarak yaşatmayı amaçlar. 1976’da Banaz Köyü’nde “Pir Sultan Abdal”adıyla bir dernek kurulur. Derneğin öncülüğünde ve yöre halkının katkıları ve katılımıyla her yıl Pir Sultan Abdal etkinlikleri düzenlenmektedir. Ayrıca Yıldız Dağı’na bakan tepenin üstüne, 8 metre boyunda tunç kaplamalı bir Pir Sultan Abdal heykeli yaptırılır. Ne var ki 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yöneticileri, diğer dernekler gibi bu derneği de kapatırlar. Sevenleri, Pir Sultan Abdal’ı yaşatmaya kararlıdır. 1988’de Ankara’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ni kurulur. Eskiden olduğu gibi, Banaz Köyü’nde her yıl Pir Sultan Abdal Etkinlikleri düzenlenmeye de başlanır.
1-4 Temmuz 1993’te, Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecektir. Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal, tüm ezilenlere, demokrasi ve özgürlük yanlısı olan herkese mal olmuş bir simgedir. Pir Sultan’ın bu özelliğinden hareket eden Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticileri, etkinlikleri demokrasi ve özgürlük yanlısı kesimlerin temsilcileriyle ortaklaşa yapma kararı alır ve bu amaçla, çeşitli demokratik kitle örgütlerine, yazarlara, ozanlara, sanatçılara çağrı yaparlar.
Çağrı mektubu şöyledir:
“Sayın Başkan ve Yönetim Kurulunun Değerli Üyeleri; “Önce bir hususun altını sevinerek çizmek gerekiyor. Hepimizin mutlulukla izlediği bir örgütlenme sürecini birlikte yaşıyoruz. Bu süreci başlatma şansının bizlere ve bizim kuşaklarımıza nasip olması, kuşkusuz ayrı bir onur nedeni olarak kabul edilmelidir. Tarih, ulusumuzun ve yaşamsal donanımımız olan kültürümüzün asimile edilerek Araplaştırılmasına ve sonuç olarak da yok edilmesine karşı gösterilen direncin örnekleriyle doludur. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Atatürk’ün uluslaşma, laikleşme ve çağdaşlaşma çabalarıdır. Bunun yanında Alevi yurttaşların Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde dinsel gericiliğe, din devletine, dinin siyasete ve kişisel çıkarlara alet edilmesine karşı verdiği mücadelenin sayısız örnekleri de tarihi birer gerçek olarak ortadadır. Bunlardan en çarpıcı örnek de PİR SULTAN ABDAL’dır.
“Çağdaş ve ilerici bir yaklaşım örgütlülüğün önemli bir kilometretaşı olan dernek ve vakıflarımızın giderek amacına daha uygun işlevleri üstleneceğine inancımız tamdır. Evrensel yanları bugüne dek fazla yansımayan Alevi kültür ve folklorunun, ulusumuzun tümüne ve insanlığa kazandırılması konusundaki çabalarımızı tarih kuşkusuz tespit edecek ve değerlendirecektir.
“Canlar,
“Bilindiği gibi, Kültür Bakanlığı güzel Anadolumuzun evrensel isimleri adına kültür şenlikleri düzenliyor. Ancak siyasi iktidarın bu kapsamda ünlü düşünür Hacı Bektaş Veli adına düzenlenen şenliklerde Alevi felsefesinin özünü saptırmaya çalıştığını, onu siyasi araç yaptığını hepimiz üzülerek izliyoruz. Bunun en somut ve çarpıcı örneği, ANAP döneminin Ülkücü Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’tir. Zeybek’in o ünlü konuşmasında, Hacı Bektaş Veli’nin Ahmet Yesevi tarikatına bağlı olduğunu, ondan feyz aldığını kanıtlamak için büyük çaba sarfetiği hâlâ hatırlardadır.
“Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa ve benzeri halk önderleri adına düzenlenen şenlikler, bizler için mihenk taşlarıdır. Bu şenlikler, Anadolu kültürünün gün ışığına çıktığı, yaşadığı, ete kemiğe büründüğü, renklendiği, insanları etkilediği ve kitleselleştirdiği devinimlerdir. Bu şenliklerin siyasi amaçla kullanılmasına asla izin vermemeli, onlara sahip çıkmalı ve özünün korunmasına gerekli özeni göstermeliyiz. Bunu sağlamak için de ev sahipliğini biz yapmalıyız, şenlikleri bizler yönetmeliyiz.
“Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne sürekli evsahipliği yapan derneğimizin Yönetim Kurulu, yukarıda bilgilerinize sunulan özet görüşlerden yola çıkarak, farklı bir yol ve yöntemi önermekte, evsahipliğini de bölüşmek istemektedir. Bu şenliklerde kültürümüz, en anlamlı şekilde ortaya konmalı, bizler tarafından dikkatle izlenmeli ve konuklara keyifli bir ortam sunulmalıdır. Basının, TV’nin şenlikleri takip etmesi sağlanmalı ve bu yoldan şenliğe katılamayan yurttaşlarımıza da ulaşılmalıdır. Laiklik ve demokrasi konusundaki çabalarımızın kitleselliğe dönüşmesine ve kamuoyuna mal olmasına bu şenlikler büyük katkı sağlamalıdır. Bu nedenle yazımız ekinde sunulan Şenlik Programı’nda sıralanan etkinliklerin, dernek ve vakıflarımız arasında paylaştırılması düşünülmektedir. Örneğin; bir kuruluşumuz semah ekibi ile katılarak katkıda bulunacaksa, bir başka kuruluşumuz gazetecileri, panelistleri, sanatçıları veya TV ekibini götürmeyi, bunlara araç sağlamayı, konaklama için yer ayırmayı vb… görevleri üstlenerek katılabilirler.
“Sevgili Canlar; “Bu mektubumuz yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere yaklaşık olarak elli kuruma gönderilecektir. Pek doğal olarak, özellikle yurtdışındaki kuruluşlarımızın organizasyon içerisinde aktif bir görev almaları ve yerine getirmeleri çok zor görünmektedir. Bu kuruluşlarımızdan bütçeleri ölçüsünde, sembolik de olsa bu organisazyona katkı beklediğimizi belirtmek istiyoruz. Ancak bu kuruluşlarımızın yönetici ve üyeleri, tatillerini şenlik tarihine denk getirir ve konuğumuz olurlarsa, hem şenliğimizi onurlandırırlar, hem de bizi mutlu kılarlar. Şenlik düzenlenmesine aktif veya maddi olarak katkıda bulunacak kuruluşlar, uygun görecekleri bir ismi de tespit ederek Şenlik Komitesi’ne önereceklerdir.
“Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne maddi veya manevi olarak katılmayı düşünenlerin ve “Şenlik Komitesi Üyeleri’nin isimleri, dergimizin 7. sayısında ilan edilecektir.
Önerilerimize olumlu yaklaşım gösteren kuruluşlarımızın değişiklik öneri veya düşünceleri varsa, onları en geç 15 Mayıs 1993 tarihine kadar bize bildirmelerini rica ederiz. 22. 04. 1993
Saygılarımızla…
Rıza AYDOĞMUŞ Murtaza DEMİR
Gen. Bşk. Yrd. Genel Başkan
“Derneğin çağrısına çok sayıda örgüt, yüzlerce yazar, ozan, sanatçı, semah ve tiyatro ekibi olumlu yanıt verdi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin yöneticileri, Kültür Bakanlığı’nın ve Sivas Valiliğinin katkılarını da istemişlerdir. Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği, bu istemi olumlu karşılar ve mali katkı yanında, konaklama ve ağırlama konusunda da katkıda bulunulacağı bildirilir. Hatta, Sivas üst Düzenleme Kurulunda, Kültür Bakanlığı Sivas İl Müdürü Mehmet Talay da yer alır.
30 Haziran 1993 akşamı, ozanlar, yazarlar ve sanatçılardan oluşan yüzlerce kişi otobüslerle Ankara’dan Sivas’a hareket eder. Sivas halkı, konuklarını coşkuyla karşılar.
1 Temmuz gününün programı oldukça yoğundur. Sivas Kültür Merkezi’nin konferans salonu tıklım tıklım dolmuştur. İzleyicilerin çoğunluğu ayaktadır. Salonun içindekiler kadar bir topluluk da dışarıda kalmıştır. Saygı duruşundan sonra, PSAKD’nin Genel Başkanı Murtaza Demir bir açış konuşması yapar. Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in konuşmasından sonra Yazar Aziz Nesin konuşur. Daha sonra sahneye gelen halk oyunları ekibi salonu coşturur.
Öğleden sonra Buruciye Medresesi’nde kitap ve fotoğraf sergilerinin açılışı yapılır. Yazarların imza masalarının önündeki okuyucular onlarca metrelik kuyruklar oluşturmuştur. Halkla yazarlar ve sanatçılar bir aile gibi kaynaşmışlardır.
Saat 17.00’de Kültür Merkezi’nde Hasret Gültekin’ in dinletisinden sonra, “Çağların Pir Sultanlarından Günümüz Pir Sultanlarına“ başlığıyla düzenlenen panel başladı. Yazar – Gazeteci Sami Karaören’in yönettiği panele, Asım Bezirci, Prof. Dr. Afşar Timuçin, Aydın Çubukçu ve Hüseyin Gülkanat panelist olarak katıldılar.
Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin birinci günü, halkın ilgisi ve coşkusuyla noktalandı. Etkinlikleri izleyen Sivaslılar, kent dışından gelenleri evlerine konuk etme yarışına girmişlerdir. Konukların bir kısmı evlere dağılırken, bir kısım konuk da otellerde kalmayı yeğlemiştir.
2 Temmuz günü programı saat 10.00’da başladı. Şenlik ekipleri, bir gün önceki yoğun çalışmanın yorgunluğuna aldırmadan, günün etkinliklerinin daha başarılı ve coşkulu geçmesi için hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı.
Buruciye Medresesi’ndeki fotoğraf ve kitap sergilerine gösterilen ilgi aynı yoğunlukta sürüyordu. Salonun açılışından çok önce gelmiş insanlar, ellerindeki kitapları imzalatmak ve değerli yazarlarla sohbet edebilmek için heyecanla bekleşiyordu.
Saat 14.00’deki Kültür Merkezi’nde Arif Sağ’ın dinletisinden sonra, “Medya ve Emperyalizm” paneli yapılacaktı. Hasan Uysal’ın yöneteceği panele, Sami Karaören, Raif Türk, Şükrü Günbulut, Mustafa Yalçıner ve Soner Doğan da panelist olarak katılacaktı. Kültür Merkezi’nde 1500 kadar izleyici bulunuyordu.
Bu çalışmalar sürdürülürken, bazı cami önlerinde ve yakınlarında birtakım gruplaşmalar görüldüğü ve bir saldırı olabileceği haberi fısıltı halinde yayılıyordu.
b) Saldırı Başlıyor
PSAKD’nin Sivas’taki etkinliklerine yönelik saldırı, anlık bir tepkinin ürünü değildir. Bu saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştır. Irkçı-şeriatçı örgütler, Malatya, Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi çevre illerdeki deneyimli militanlarını Sivas’a taşımışlar ve militanlar, Belediye’nin ve dini vakıfların yurtlarında konuk edilmişlerdir. Bu hazırlıklara ek olarak Sivas halkının dini duygularını tahrik amacıyla bildiri dağıtılmış ve camilerde dar kadrolu toplantılar yapılmıştır.
Saldırı ve katliamdan iki gün önce dağıtılan bildirilerden biri şöyle:
“MÜSLÜMAN KAMUOYUNA
“Bismillâhirrahmânirrahim “Peygamber, mü’minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü’minlerin analarıdır.” (Ahzâb:6)
“Mü’minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)’ne ve O’nun temiz zevcelerine, Allah’ın beytine (Kâbe’ye) ve kitab’ı Kur’an’a alçakça küfredilmekte ve mü’minlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır.
“Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.
“Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.
“Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen bir paçavrada, mel’un Rüşdi’nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur’an’ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (S.A.V.)’in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür’etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır.
“Salman Rüşdi köpeği Müslümanlar’ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar’la alay edercesine gezebilmektedir.
“Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:
“İslâmın Peygamberi’ni ve kitab’ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.
“Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.
“Gün, Allah (C.C.)’ın vahyi Kur’an-ı Kerim’e, Allah’ın meleklerine, Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)’e, O’nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulması günüdür.
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.’ ( Nisa:76)
“Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.
”MÜSLÜMANLAR” 4
Saldırı ve katliam gecesi 1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır:
“ Halkımıza Çağrı;
“Müslüman halkın yaşadığı bu ülkede, İslam için binlerce şehit verilmiş bu topraklarda, bir kesim tarafından, ‘basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti’ adı altında, Müslümanlar’ın kutsal değerlerine sözlü veya yazılı olarak kimse saldıramaz.
“Biz Müslümanlar, canımız pahasına da olsa, bu değerlerimizi korumakta kararlıyız.
“Müslüman halkımızdan bu konularda duyarlı olup, İslam’ın değer yargılarını alaya alanlara izin vermemelerini, ne pahasına olursa olsun bunu engellemeyi dini bir görev olarak bilmelerini, bu alçaklar karşısında susulduğunda, yarın mahşerde Allah’a nasıl hesap vereceğimizi düşünmelerini istiyoruz.
“ ‘Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeyi gerekir. O’nun eşleri, onların anneleridir…’ ( Ahzâb Suresi, Ayet: 6)
“ ‘Ve kâfirlerin hesapları varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır. Allah hesabı çabuk görendir.’ ( Enfal Suresi, Ayet : 30)
“ ‘Kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.’ ( Saff Suresi , Ayet:8)
“Not: Bu yazıyı okuyan, Allah rızası için çoğaltarak dağıtsın.
”MÜSLÜMANLAR” 5
Etkinliklerin ikinci günü, Sivas’taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke, Taraf) da halkı tahrik edici başlıklarla bezenmiş haberler çıkmıştı. Tertipçiler, saldırıya geçmek için koşulların yeterince olgunlaştığı kanaatine varırlar. 2 Temmuz günü, camiler tıklım tıklım dolar. Bazı saldırganlar cuma namazını tam bitmemiş olacak ki, bir yanda ellerinde sopalar, bir yanda yarı bırakılmış namazlarını tamamlamak için sağına, soluna selam vererek koşuyorlardı.
2 Temmuz Cuma günü, saat 13.30’da saldırı başlatıldı. Değişik camilerden akın akın insan, şenlik yapılan Kültür Merkezinin önünde toplandılar; taş ve sopalarla Kültür Merkezine saldırdılar.
“Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak“ sloganları atan gruplar, Kültür Merkezi’nde bulunan 1500 kişinin üzerine saldırır. Ancak, etkinlikleri izlemekte olanların direnişleriyle karşılaşan ve sayıca görece az olan saldırganlar, geri çekilmek zorunda kalır. Saldırganlara sürekli olarak yeni katılımlar olmaktadır. Çeşitli camilerden çıkanlar, koşarak saldırganlara katılmaktadır. Kalabalık gruplar, Kültür Merkezi’ne bir kez daha saldırırlar. İzleyiciler ve görevliler bir yandan saldırıya karşı barikat kurarak direniyor; öte yandan da içerideki insanları boşaltmaya ve arabalarla başka yerlere göndermeye çalışıyorlardı. Olay yerinde yeteri sayıda güvenlik gücü yoktu. Olanlar da saldırıyı engelleyecek güçte değillerdi. Kültür Merkezi’nin camları, kapıları ve pencereleri yerle bir edilmişti.
Nihayet, Kültür Merkezi boşaltıldı ve saldırıya uğrayanlar güvenli bölgelere gönderildi. Bu arada, yeni katılımlarla saldırganların sayısı onbine yaklaşmıştı. Gözlerini kan bürümüştü ve dişlerini gıcırdatarak parçalayarak insan arıyorlardı. Saldırgan kitle, isteğine ulaşamamanın verdiği hırsla Kültür Merkezi’nden Valiliğe yöneldi.
Valilik önünde toplanan binlerce saldırgan, “Şerefsiz vali istifa, Sivas size mezar olacak, Şeriat gelecek, zulüm bitecek, Yaşaşın şeriat, Muhammed’in ordusu kafirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik, şeriat isteriz…” sloganlarıyla binayı taşa tuttular…
Saldırganların bir kolu, yeni dikilen “Halk Ozanları Heykeli”ne yöneldi. Heykeli kazma ve balyozla parçalayarak sürüklemeye başladılar. Bu arada, kimi saldırganların dişlerini heykele geçirmeye çalıştığı görülüyordu. Diğer bir grup da, Kongre Müzesinin yanında bulunan Atatürk heykeline saldırdı, yere düşürdükleri Atatürk heykelini de sürüklemeye başladılar. Saldırganların sayısı giderek 15 bine yaklaşmıştı. Şeriat istemlerini ve sloganlarını haykırarak etkinlik konuklarının kaldığı Madımak Oteli’ne yöneldiler. Otelde, kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmiş insanlar tedirgin oldular. Otelin önünde az sayıda polis vardı ve saldırganlara, “Dağılın, yapmayın” demekten öte bir müdahalede bulunacak gibi görünmüyorlardı.
Otelde bulunanlar, tehlikenin ayırdında idiler. Telefonla Sivas Valisi’ni, Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin artırılmasını istediler. Bununla da yetinmediler, telefonla Ankara’da bulunan Başbakanı, Başbakan Yardımcısını, İçişleri Bakanı’nı, parti liderlerini ve milletvekillerini aradılar. Oteldekiler arasında olan halk ozanı, 1987-1991 dönemi SHP milletvekilli Arif Sağ da, telefon başından ayrılmıyor, Ankara’da SHP milletvekili Cevdet Selvi’yi, Bakan Seyfi Oktay’ı, İstanbul eski belediye başkanı Nurettin Sözen’ i arayarak saldırının korkunçluğunu anlatıyor, bir an önce önlem alınmasını istiyordu. Otelde bulunan Aziz Nesin de Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay’la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istedi. Ulaşılan her yetkili, “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır” yanıtını veriyorlardı.
Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30’da Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı telefonla arayarak bilgi vermiştir. Saldırının giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve Ankara’yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40’da yeniden İçişleri Bakanı’nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu bildirir. Vali yine de rahatlayamaz. Saat 18.45’te Başbakanı ve İçişleri Bakanı’nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre illerden de yardım istenmektedir.
Sivas Valisi’nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucu, Tokat Emniyet Müdürlüğü’nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nden 31 Polis, Jandarma Komutanlığı’ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz attıktan sonra ayrılır.
Otel’de bulunanların Ankara’daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı değerlendirildiğinde saldırganların korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.
Madımak Oteli’ne sığınmış yüzlerce kişi, pencerelerden saldırganların oteli yakmaya çalıştığını izlemekte, korku içinde beklemektedir. Saldırganlar, can almadan ayrılmayacak gibidir. Karanlık çökmüş, elektrikler de kesilmiştir. Saldırganlardan kimileri, otelin önündeki arabaları ters çevirerek ateşe vermekte, kimisi de bidonlarla benzin taşıyarak otelin içine atmaktadır. Alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlamıştır. Sivas İtfaiyesi gecikmeli de olsa yangın yerine gelmiş, ancak saldırganlar itfaiyenin çalışmasını engeller. Hortumlar kesilir, arabaların lastiklerinin havası boşaltılır.
Yangın oteli tamamen sarar. 8 saattir kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başlamıştır. Artık ölümün çok yakınında olduklarını biliyor ve ondan kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Yangın bütün oteli sarmıştır. Cinnet halindeki kalabalık, ölüm haberlerini beklemektedir. Dışarıda gözlerini kan bürümüş katiller, otelden gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara’daki bakanlar ve yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyorlardı.
4 Temmuz günü, Sivas’ın Madımak Oteli’nde 35 can yakılarak katledilmiştir. 51 kişi de kendi olanaklarıyla ağır yaralarla kurtulabilmişlerdir. Çatıya çıkarak yardım isteyenler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardı. İtfaiyenin merdivenli arabası otele yaklaştı.
Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri saldırıya geçtiler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atıldılar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli’yi linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar ambulansla değil polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesine götürüldü.
Şehitler
1) Behçet Sefa AYSAN Şair – Ankara
2) Yeşim ÖZKAN Sanatçı – Ankara
3) Nurcan ŞAHİN Sanatçı – Ankara
4) Muhibe AKARSU Misafir – Ankara
5) Muhlis AKARSU Sanatçı – Ankara
6) Murat GÜNDÜZ Sanatçı – Ankara
7) Handan METİN Sanatçı – Ankara
8) Ahmet ÖZYURT Sanatçı – Ankara
9) Huriye ÖZKAN Sanatçı – Ankara
10) İnci TÜRK Sanatçı – Ankara
11) Özlem ŞAHİN Sanatçı – Ankara
12) Yasemin SİVRİ Sanatçı – Ankara
13) Asuman SİVRİ Sanatçı – Ankara
14) Uğur KAYNAR Şair – Ankara
15) Sehergül ATEŞ Sanatçı – Ankara
16) Gülender AKÇA Sanatçı – Ankara
17) Gülsün KARABABA Sanatçı – Ankara
18) Mehmet ATAY Sanatçı – Ankara
19) Hasret GÜLTEKİN Sanatçı – Sivas
20) Serkan DOĞAN Sanatçı – Ankara
21) Muammer ÇİÇEK Sanatçı – Tokat
22) Belkıs ÇAKIR Sanatçı – Ankara
23) Asaf KOÇAK Karikatürist – Ankara
24) Edibe SULARI AĞBABA Misafir – İsviçre
25) Menekşe KAYA Sanatçı – Ankara
26) Koray KAYA Çoçuk – Ankara
27) Serpil ÇANİK Sanatçı – Ankara
28) Erdal AYRANCI Yönetmen – Ankara
29) Asım BEZİRCİ Yazar – Ankara
30) Sait METİN Sanatçı – Ankara
31) Carina Cuanna THUIJS Misafir – Hollanda
32) Nesimi ÇİMEN Sanatçı – İstanbul
33) Metin ALTIOK Şair, Yazar – Ankara
34) Kenan YILMAZ Otel görevlisi – Sivas
35) Ahmet ÖZTÜRK Otel görevlisi – Sivas
Yaralananlar:
1) Aziz NESİN 27) Oktay SAMUR
2) Lütfiye AYDIN 28) Kadir ARDIÇ
3) Cafer Can AYDIN 29) Ahmet BAYRAM
4) Aydoğan YAVAŞLI 30) Faruk YALÇIN
5) Melahat YAVAŞLI 31)H.İbrahim DARBİÇER
6) Kamber ÇAKIR 32) Ahmet YAPAR
7) Lütfi KALELİ 33) Şaban YILMAZ
8) Serdar DOĞAN 34)Selahattin ÖZASLAN
9) Gülay ŞAHİN 35) Nurettin DARIKA
10) Makbule ÇİMEN 36) Sabri KANGAL
11) Nuray ÖZKAN 37) Birsen GÜNDÜZ
12) Bülent DAYLAŞLI 38) Mustafa GÖKTEKİN
13) Faruk DAYLAŞLI 39) Turan KESER
14) Bedia ATMACA 40) Erkan KILIÇ
15) Şadiye TANIŞ 41) Şükrü GÜLMEZ
16) İnci ŞENER 42) Bilal KALE
17) Nevzat ÇİĞDAMLI 43) Ali SERTAŞ
18) Ünal ALTUNAY 44) Çiğdem GÜLHAN
19) Ali UYGUR 45) Mecit ÜNAL
20) Hasan YILDIRIM 46) Hidayet ÖZDEN
21) A. Turan ONAK 47) Solmaz YILMAZ
22) Mustafa KAYA 48) Zülali BİLGİN
23) Erdal KOÇ 49) Seyit İNAT
24) Rukiye GÜLER 50) Ersin GÜREN
25) Adem ŞAHİN 51) Salim CEBENAY
26) Ercan DEVELİ
Otelden yara almadan kurtulanlar
1) Arif SAĞ 21) Neval OĞAN
2) Yıldız SAĞ 22) Tuncay YILMAZ
3) Murtaza DEMİR 23) Demet IŞIK
4) Ali ÇAĞAN 24) Elif DUMANLI
5) Haydar ÜNAL 25) Murat KILIÇ
6) Yüksel YILDIRIM 26) İclal KARAKUŞ
7) Ali BALKIZ 27) Ertan KARTAL
8) Ali BAŞTUĞ 28) Ali Rıza KOÇYİĞİT
9) Ali DOĞAN 29) Mustafa TÜRKAN
10) Ayben KOP 30) Rıza AYDOĞMUŞ
11) Ali YÜCE 31) Mehmet AYDOĞMUŞ
12) Nimet YÜCE 32) Deniz HUNAR
13) Celal YILDIZ 33) Ferhun ATEŞ
14) Nurhan METİN 34) Cevat GERAY
15) Cem CELASUN 35) Gülsen GERAY
16) Zerrin TAŞPINAR 36) Olgun ŞENSOY
17) Mehtap YÜCEL 37) Nuray ÖZKAN
18) Hülya KADEROĞLU 38) Cevat ÜSTÜN
19) Battal PEHLİVAN 39) Hidayet KARAKUŞ
20) Türkân PEHLİVAN 40) İ. Cem ERSEVEN
Yaralanan polisler:
1) Doğukan ÖNER İl Emniyet Müdürü
2) Rahim ÇALIŞKAN Emniyet Müd. Yrd.
3) Mustafa UZUN Şube Müdürü
4) Yaşar TEMEL Başkomiser
5) İbrahim KURŞUN Komiser
6) Sönmez KAYIŞ Polis Memuru
7) Ramazan KARATAŞ Polis Memuru
8) Bülent DAMLACI Polis Memuru
9) Nevzat GÜNDOĞDU Polis Memuru
10) Ersoy KARA Polis Memuru
11) Şaban AKIN Polis Memuru
12) Salim ŞEN Polis Memuru
13) Hüseyin YÜKSEL Polis Memuru
14) Sebahattin DİNÇ Polis Memuru
(Kaynak: Sivas Kitabı, Edebiyatçılar Derneği Yayını, s.335-37)
d) Devlet yetkilileri ne dedi?
Sivas’ta eli sopalı, taşlı, zincirli onbini aşkın saldırgan, insan avındaydı. Korkunç durum, Başbakana, İçişleri Bakanı’na defalarca bildirildiği halde herhangi bir yardım gelmedi ve önlem alınmadı. 35 insan yakılarak feci şekilde katledildi. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ;“Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyor, ilgilileri uyarıyordu. Cumhurbaşkanının “halk”tan kastettiği oteli kuşatan saldırgan kalabalıktı. Gerçi Süleyman Demirel, politik yaşama kazandırdığı, “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” şeklindeki veciz sözü ile tarafını çoktan açıklamıştı.
Başbakan Tansu Çiller ise, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyebiliyordu. Daha sonra TBMM’de yaptığı bir konuşmada da Van’da yakılan bir oteli, Sivas’takiyle karıştırmış ve “Bir vatandaş, sigortadan para almak için sigortalı oteli yakmıştır” demişti. Bir başbakan, ülke sorunlarına ve toplumsal gelişmelere bu denli duyarsız olabiliyordu.
Ülkenin iç asayişinden sorumlu bir yetkilisi, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, otele yapılan saldırıyı, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” şeklinde yorumlayarak saldırganları mazur göstermiştir.
Devlet yetkililerinin açıkça taraf tutmaları, güvenlik güçlerinin ilk soruşturmasını da etkilemiştir. Saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterince önlem alınmadığından insanlar yakılmış, saldırgan katiller ellerini kolllarını sallayarak kent dışına çıkmış ve izlerini kaybettirmişlerdir. 10-15 bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır. Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190’a çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı’na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124’ü tutuklanmış, geri kalanlar serbest bırakılmışlardır.
Olay, rejime yönelik ve arkasında ırkçı-şeriatçı örgütlerin bulunduğu siyasal bir gelişme şeklinde ele alınmadı. Hukuki süreç bu yönde işletilmedi. Böylece, 35 kişinin katledilmesine, 60 kişinin ağır yaralanmasına, onlarca arabanın yakılmasına neden olan katliamın düzenleyicileri olan ırkçı-şeriatçı örgütler ve katliamda kusuru bulunan sorumlular ortaya çıkarılmadı.
e) Sivas Valiliğinin Raporu
Sivas Valisi Ahmet KARABİLGİN, katliamla ilgili olarak hazırladığı bir raporu İçişleri Bakanlığına sunar:
Olay Öncesi İstihbarat
01. 07. 1993 Perşembe günü, İl Merkezinde başlayacak olan ve aralarında Aziz NESİN’in bulunduğu birçok yazar ve sanatçının katılacağı 4. Geleneksel Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’ni protesto etmek amacıyla, 30. 06. 1993 günü ‘gizli’ olarak, ‘Ek – 1’de sunulan bildiri dağıtılmıştır.
Konunun hassasiyetinden dolayı, etkinlik programı ve Aziz Nesin aleyhindeki bildiri Emniyet Müdürlüğü’ne faksla iletilmiştir.
II. Olayın Başlangıcı ve Seyri
2 Temmuz 1993 Cuma
– Paşa Camii önünde görevli emniyet ekibi (3860 kodlu) tarafından, Paşa Camii ve Meydan Camii’nden, Cuma namazından çıkan 500-1000 kadar kişiden oluşan grubun dört koldan Hükümet Konağı’na doğru ilerledikleri bildirilmiştir. (13.30)
– Hükümet Meydanı gerisinde oluşturulan polis barikatını aşan yaklaşık 2 bin kişi, maydanda, “Vali istifa”,”zafer İslam’ın”,”Şeytan Aziz”,” İslamiyet’i ezdirmeyeceğiz” vb. sloganlar atmışlardır. (13.40)
– Sayıları yaklaşık 3 bini bulan grup, Osmanpaşa Caddesi ve Buruciye Medresesi civarında benzer sloganları yinelemiştir. (13.55)
– 3 bin 500 dolaylarında gösterici, Kültür Merkezi önüne gelmiş ve içerdeki karşıt grupla slogan mücadelesi başlamış, çatışma polis tarafından önlenmiştir. (14.10)
– Kültür Merkezi’nden ayrılan grubun sayısı, 4-5 bini bulmuştur. (14.40)
– Grup, Buriciye Medresesi’ne gelmiştir. (14.45)
– Buriciye Medresesi önünden Hükümet Meydanı’na geçen 6 bin dolayındaki gösterici, aynı sloganları tekrarlamışlardır. (14.50)
– Grup, Hükümet Meydanı’ndan Atatürk Caddesi’ne yönelmiştir. (15.00)
– Atatürk Caddesi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na gelinirken, sayı yaklaşık 8-9 bini bulmuştur. (15.10)
– Hükümet Meydanı’ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi’ne gelen göstericiler, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etmiş; Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlenmiştir. (15.30)
– Valilik tarafından görevlendirilen Belediye Başkanı, Kültür Merkezi önündeki topluluğu sakinleştirmek için bir konuşma yapmıştır. (15.48)
– Kültür Merkezi’nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı’na ve Madımak Oteli civarına gelen yaklaşık 10 bin kişilik gösterici grubu, slogan atmaya devam etmiştir. (15.55)
– Madımak Oteli önünde toplanan yaklaşık 15 bin göstericiye, Valilik’ten gelen istek üzerine, Belediye Başkanı ve Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanı birer konuşma yapmışlardır. (18.00)
– Belediye İtfaiye araçları, Hükümet Meydanı’na gelmiştir. (18.30)
– Kültür Merkezi önündeki heykel, belediye garajına konulmak amacıyla Meydan’dan geçirilirken, topluluk tarafından Madımak Oteli önüne getirilmiştir. (19.14)
– Madımak Oteli önündeki araçlar ve heykel ateşe verilmiştir. (19.50)
– Otele yaklaşmak isteyen itfaiye araçlarına, göstericiler yere yatarak engel olmuşlardır. (20.00)
– İtfaiye, otele güçlükle yaklaşabilmiştir. (20.05)
– Yangın Otele de sıçramıştır. (20.10)
– Afyon Sokak’tan (arka taraftan) gelen itfaiye, yangını söndürmeye başlamıştır. (20.20)
– Hükümet Meydanı’na gelen göstericiler, Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlamışlardır. (20.40)
– Güvenlik kuvvetleri havaya ateş etmiş ve göstericiler dağılmaya başlamıştır. (20.50)
– Kalabalık, küçük gruplar halinde şehrin çeşitli kesimlerine yayılmıştır. (21.00)
– Atatürk – Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk Büstü tahrip edilmiştir. (21.40)
– Sayın İçişleri Bakanı Valiliğe gelerek, olaylarla ilgili bilgi almıştır. (22.00)
– Valilikçe ilan edilen ”sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır. (23.00)
III. Olayın Nedeni
Olayların asıl nedeni, dinsiz olduğunu birçok kez açıklayan yazar Aziz Nesin’i bahane eden irtica yanlısı ve devlet düşmanı odakların, fırsattan yararlanıp, halkı, işsiz, güçsüz kişileri galeyana getirmesi ve istismar etmesidir.
Olaylar, idarenin elinde olmayan, kanunsuz göstericiler karşısında eldeki güvenlik güçlerinin kesin üstünlüğünü imkansız kılan bir gelişim seyretmiştir. Gelişmeler, dakika dakika hükümet yetkililerine ve üst düzey yöneticilere iletilmiştir.
Çeşitli camilerden çıkan ve normal bir kalabalık içinde küçük gruplar halinde değişik yönlerden gelen göstericiler, bir anda Hükümet Konağı önünde kanunsuz gösterilerine başladılar. 13.30 dolaylarında başlayan bu ilk olay üzerine, derhal Emniyet ve Jandarma üsleri ile yaptığım haberleşmede, başlayan olaya karşı alınacak önlemler değerlendirilmeye ve uygulamaya sokulmuştur. Olayın, ilk dakikalarında yarattığı izlenim, toplanan kişilerin hemen dağılıp gidecekleri şeklinde olmuştur.
Topluluğun Hükümet Konağı önünden ayrılmayıp slogan atmayı sürdürdükleri ve yere oturmaya başladıkları görüldüğünde, işin ciddiyeti anlaşılmış ve saat 13.45’te, yani olayın başlamasından 15 dakika sonra, Tugay Komutanı’ndan askeri güç talebinde bulunulmuştur. 13.45’te başlayan ve aralıklarla süren takviye kuvvet isteme talebine gecikerek karşılık verilmiştir. Hazırlandığı bildirilen kırk kişilik ilk kuvvet, Hükümet Konağı önüne ancak saat 16.00 dolaylarında ulaşmıştır.
Saat 19.10’da Genelkurmay Başkanı ile yaptığım telefon görüşmesine kadar, Tugay güçlerinin olay mahalline sevki mümkün olamamıştır. Sayın Genelkurmay Başkanı bu telefon görüşmesinde, Tugay’ın tüm gücünün olaylara müdahale etmek üzere kullanılacağını bildirmiştir. Saat 19.45’te, göstericiler kundaklanmış Madımak Oteli’ne girmek üzereyken, Tugay’ın son gelen ek gücü, koşar adımla kalabalığa müdahale etmeye çalışmış, ama kalabalığı yaramamıştır. Tugay takviyesinin en son anda, saldırganlar otele girmek üzereyken ulaşmakta olduğu, deşifre edilecek Emniyet telsiz konuşmalarından, Emniyet Müdürü ile yaptığım haberleşmelerden de anlaşılmaktadır.
Bu kritik anda yanımda bulunan İl Jandarma Komutanı’nın emri ile Jandarma timinin havaya ateş açması, olayların daha vahim noktalara gitmesini önlemede etkin olmuştur.
IV. Son Değerlendirme
1. Kanunsuz bir toplum olayına dönüşeceği yönünde kesin bir belirti bulunmamasına rağmen her türlü güvenlik önleminin alındığı etkinliklerde fanatik bir grubun çıkarttığı olayın, daha önceki yıllarda yaşanan ve tüm şehri kaplayan mezhepler arası çatışmaya dönüşmemesi, güvenlik güçlerinin halk üzerine ateş edip olayları daha da alevlendirmesi yanlışlığına düşülmemesi yönünde her türlü duyarlılık gösterilmiştir.
Keza aynı yaklaşım, Sayın Başbakan’ımız ve İçişleri Bakanı’mızla yaptığım telefon görüşmelerinde, ‘Gösteriler içindeki halkın, güvenlik güçlerinin ve saldırıya hedef olan misafirlerin hepsinin korunması zorunluluğu olmadıkça kuvvete başvurulmaması’ şeklinde tekrar edilmiş ve bu yönde talimatlar alınmıştır.
2. İlk anda kuvvete başvurup, grubun tüm şehre yayılması; olayların tüm şehri kaplaması ve sayıca yetersiz güvenlik güçlerinin şehre yayılan olaylar karşısında iyice güçsüz bir duruma düşmesi ve olayların daha büyük facialara dönüşmesi sonuçlarını yaratabilirdi.
3. Çevre illerden gelen takviye güçler, 25-30 sayıları mertebesinde kalmış, Tugay’ın tüm gücünün bir anda seferber edilmemesi de, mevcut güvenlik kadrosuna yeterli desteğin zamanında katılamaması sonucunu doğurmuştur.
V. Sonuç
Sonuç olarak, yaşanan üzücü olayın öncesinde, olay sırasında ve sonrasında, eldeki tüm olanaklar ve güvenlik gücü kullanılmaya çalışılarak, ilimizde bulunan askeri birlik, 5. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’ndan, İçişleri Bakanlığı Sayın Müsteşarı’nın bilgisi altında Kayseri ve Tokat illerinden; ilimiz Hafik, Yıldızeli, Kangal, Şarkışla ve Zara Kaymakamlarından takviye kuvvet zamanında istenilmiş, Sayın Başbakan’a, Sayın İçişleri Bakanı’na, Sayın İçişleri Bakanlığı Müsteşarı’na, uçak ve helikopterle takviye gönderilmesi talebi arz edilmiştir. Yaşanan bu üzücü olayda, Valiliğimiz yasal ve idari her türlü çareye başvurmuş, gerekli makamlarla haberleşme ve koordinasyon içinde bulunmuştur. Dünyanın her yerinde, ülkemizin birçok yerleşim merkezinde de yapılması gereken en temel iş, olayları sınırlamak ve büyümesini engellemektir. Bu çerçevede Valiliğimiz görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmiştir.
f) Tahrik mi, Tertip mi?
Devletin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan düzeyindeki yetkililerinin olaya yaklaşımları, yakılanların bunu sanki hak ettiği yolundadır. Saldırganlara yönelik herhangi bir tutum alınmasına karşı çıkmakta, olayın tahrike bağlı bir duyarlık olduğunu iddia etmektedirler.
Böyle bir tutum, etkilerini göstermekte gecikmedi. Nitekim Emniyet Müdürü ile Vali hemen görevden alınır. Katliam soruşturması, Aziz NESİN’in tahrikleri ekseninde yürütülür.
Emniyet tahkikatı bu yöndedir ve Savcılık da böyle bir yol tutturmuştur. Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasında, katliamı planlayan ve başlatan örgütler üzerinde durulmamış; saldırı Aziz NESİN’ın tahriklerine bağlanmış ve iddianame, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet temelinde hazırlanmıştır. (Sivas Savcısının hazırladığı iddianame: Hazırlık 1993/2460, Sivas Asliye Ceza Mahkemesi)
Ankara DGM Savcılarının 1 Nolu DGM’ye sunduğu iddianamede de, “Sivas’ta Pir Sultan Şenlikleri ve bu şenliklere katılan, bir konuşma da yapan, Aziz NESİN gibi dini inkâr etmekten öte, İslâm dinini küçültücü, aşağılayıcı bir kitabı da neşrettiren, Türk halkına aptal demekten çekinmeyen kişilerin davet edilmesi” gibi ifadelere yer verilmiştir. 8 DGM Savcıları da, katliamı planlayanları ve başlatan örgütleri ortaya çıkarmaktan yana olmamış ve olayları Aziz NESİN’in tahrikine bağlamışlardır.
Ankara 1 Nolu DGM de gerekçeli kararında (E: 1993/106, K: 1994/190), saldırıyı ve katliamı Aziz NESİN’in tahrikine bağlayarak olaylarda bir örgüt aramanın gereksiz olduğuna karar vermiş, sanıkların cezasında da dörtte bir oranında indirim uygulamıştır.
Oysa saldırının ve katliamın örgütlü olarak planlandığına dair tanık ifadeleri ve belgeler bulunmaktadır. Üstelik bunların tümü mahkemeye sunulmuştur. Olaylardan iki gün önce kentte, “Müslüman Kamuoyuna” başlıklı bir bildirinin dağıtıldığını belirtmiştik. Şenliklerin birinci gününün akşamı, “Halkımıza Çağrı” başlığı taşıyan ikinci bir bildirinin dağıtıldığı da vurgulanmıştı. Malatya Valisi, saldırıdan bir gün önce bir otobüs dolusu Aczmendi militanının Malatya’dan Sivas’a geldiğini, basına söylemiştir. Yine daha önce aktardığımız gibi, şenliklerin birinci ve ikinci günleri, Sivas’taki yerel sağ basın organları (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke vb.) dağıtılan bildirilerin içeriğine uygun ve tahrik edici yazılar yayımlamışlardır.
Bu yazılı kaynaklara ek olarak, TBMM’nin olayla ilgili kurduğu Araştırma Komisyonuna ifade veren çeşitli görevlilerin anlatımları da ilginç bilgilerle yüklüdür.
O günlerde Sivas Emniyet Müdürü olan Doğukan ÖNER: “… Bu Perşembe günü de, Aziz NESİN Buriciye Medresesine gitmiş, Buriciye Medresesinde öğleye kadar kitap imzalamış, o akşama kadar belirli yerlerde gezmiş. O akşam çıkıp Madımak Oteli’ne gitmiş. Gece saat 21.00’de bir tek siyasi şubemizin korumasıyla birlikte yanında 8 kişi ile Madımak Oteli’nden çıkmışlar, Atatürk Caddesinden inmiş aşağıya; orada Sarayhan Restorantı var; Sarayhan Restorantına yaya gitmişler. Orada içki içtikten sonra da yine yaya olarak aynı ekiple o şekilde gitmişler. Yani ben şunu arz etmek istiyorum, yani olay bir tek Aziz NESİN’e yönelik olan bir hadise değildir.