Mum Söndü Karalaması

Yaklaşık 450 yıldır Yavuz Sultan Selim sapığı ile başlayan baskı ve tehdit altında yaşama zorunluluğunun yaratmış olduğu bir dağınıklık karşısında kendisini güçlü hiseden Hizbullah, Diyanet, Hacı Hoca takımı yeni saldırılarına devam etmektedirler.

Onlar, Alevilerin kazanabilecekleri olası mevzileri karşısında ataklarına devam etmektedirler…

Aleviler merkezi olarak örgütlenemedikleri için, İnançlarını ve kendilerini savunamadıkları için işte bu türden haksızlıklar, böylesine basit bir şekilde gerçekleşmektedir.

Aleviliğin yasak olduğu Türkiye’de Aleviler inanç faaliyetlerini gizli yapmak zorunda kalmışlardır. Kendi ana dillerinde yazılı belgeleri olmadığından yılar boyunca cem ve diğer ibadetlerinin çoğunu gizli yapmak zorunda kalmışlardır. Gizli kapalı yapılan ibadet, buna dışardan bakan tarafında her şekilde yorumlanabilir. Bu, diğer gizli inançlarda da böyle olmuştur. Aleviler, cem ayinlerinde, cem meydaninini aydinlatmak için mum yakar ve cemin bitiminde söndürürler. Ancak onlar kadin erkek eşitligi meselesini yıllar önce çözdükleri ve ibadeti de kadin erkek birlikte yaptiklari için, bunu anlama düzeyinde olmayan irtica tarafından haklarinda böyle yalanlar çıkarılmıştır.

Artniyetli imam ve hoca- müftülerin uyduruk sapıkça yalanlarına kananlar bu anlamda her zaman olmuştur ve hala da olmaktadır. İslami cehalet, 400-500 sene önce Alevileri kökten ortadan kaldırmak için, onların İslam’a ters bir inanç olduklarını (Hitler, Yahudiler’in kırımını hızlandırmak için onların insest yaptıkları yalanına sarılmadı mı!), arkasındaki kara cahil irticaya kabul ettirmek ve böylelikle kasap bıçağının kolaylıkla harekete geçmesini sağlamak isteyen ünlü sapıkların başı Yavuz Sultan Selim’in basit bir uydurmasıdır “mum söndü”… kızılbaşlar’ın kafalarına sardıkları peştemal kırmızı idi, başka bir şey değil…ve İşte bundan dolayıdır ki bizlere Kızılbaş’ta denilmektedir.

Şimdi bu sapıklara sormak gerekir; Sizin inandığınız o padişahlar kardeş katilleri değilmidir!!! Kendi kardeşini, taht ve zevk sefa için öldürenlerden hangi iyilik kardeşlik, doğru inanç ve gerçekler beklenebilir?
Peki nedir Kızılbaş felsefesi: İinsani, bütün şeylerin hem merkezine hem de en üstüne koyan Kizilbas felsefesi, kendisine atfettigi kutsallik derecesine bağli olarak bütün şeyleri de kutsamistir.

Kizilbaş Aleviligin bu kutsallik hiyerarşisi hiç kuşkusuz kutsal olmayan, bir günahlilik hiyerarşisi ile karşılanır. Kızılbaşlık’ta fuhuş derecesinde görülen bir alan vardir ki Kizilbas Alevi felsefesi işte bu alanı lanetlik bir alan olarak görür. Kızılbaşlar ahlaki anlamda bütün coğrafyada en ahlaklı toplum olarak tanınır.
İnsan eğer kendisini, hayvani istek ve arzularina gore yönlendiriyorsa, iste orada müthiş düşkünlük vardır. Işte o zaman akıl, nefsin yasasına tabi oluyor demektir ve akıl tümüyle lanetin emrine girmistir.
İşte bu felsefeye göre Mum söndü yalanlarını uyduran kardeş katili Osmanlı padişahları dünyanın en ahlaksız yarattıklarıdır. Bunlar, kardeş, anne ve baba tanımayan insanlıktan nasibini almamış katil ruhlu yarattıklardır.
Aynı şekilde bu iftiralara devam eden irtica da, amaca ulaşmak için ne kadar alçak ve ahlaksız sapık olduğunu bir kez daha, burada, Almanların kaleminden çıkmış gibi gösterilse de kendisini böylelikle ispatlamaktadır. Bu iftiralardan meddet ummak bile başlı başına bir alçaklıktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün