Cemdeki Davutoğlu
Başbakan Ahmet Davutoğlu Erzincan’da cemevi ziyaret etti. Aslında “Cemevi ziyaret etti” tabiri durumun kendisini açıklamaya yetmiyor. Çünkü Davutoğlu cemevine bildik, alışılmış bir ziyarette bulunmadı. Davutoğlu cemevinde postun önüne oturup, dua verdi. Erzincan Cemevi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfının bir şubesidir.
Vakfımızın Alevilik konusundaki hassasiyeti ve durduğu yer her daim bizler açısından yol gösterici olmuştur. O yüzden sözümüz vakfa değildir. Daha evvelce vakfın Çorum şubesinde benzer bir cem yapılmış ve vakıf yönetimi gereğini yapmıştı. Bu konuyu da geçiştirmeden gerekeni yapacaklarından yana bir şüphemiz yoktur.
Erzincan Cemevi başkanı, Başbakanın ziyaretinin aniden geliştiğini, Hızır Cemi başlamadan yaklaşık 20 dakika önce kendisine Başbakanın ziyaret edeceğinin bildirildiğini ve Başbakanın posta değil postun önüne oturtulduğunu söylemektedirler. Cemevi başkanı, Başbakana Alevilerin taleplerini içeren bir mektup yazıp, zarfla verdiklerini söyleyip kendilerine yönelik Alevi toplumundan gelen yoğun eleştirilere cevap vermektedirler.
Derdimiz bir kişiyi yıpratmak, yıllardır o cemevine hizmet veren insanları yerden yere vurmak, Başbakanın dualarına “Allah Allah” diyerek onay veren canların niyetini sorgulamak değildir.
Ancak olayı böyle basitçe ele alıp bertaraf etmeye çalışmak hatta bu durumu eleştirenleri eleştirmek de kabul edilecek bir yaklaşım değildir. Neticede Başbakan cemevine gelebilir, ziyaret edebilir, kimsenin buna bir diyeceği yoktur. Siz Başbakanı ya da herhangi bir ziyaretçiyi edebe, adaba uygun bir şekilde cemevinde ağırlarsınız kimsenin de diyecek çok fazla bir şeyi olamaz. Siyasetçi kalabalığı selamlamak isteyebilir bu da gayet normaldir, ancak siz bu inancın bir mensubu ve o cemevinin yetkilisi olarak buna müsaade edemezsiniz.
Bu sadece Davutoğlu için geçerli değil, bütün siyasetçi ya da başka görevdeki insanlar için de geçerlidir. Orası ibadethanedir ve ibadet etmek, ceme katılmak isteyen geçer halkın içerisinde ibadetini yerine getirir.
Cemi yürüten Pir-Dede için ayrılan bölümün önüne oturtulan Davutoğlu adeta bir “Pir- Dede” edasına bürünerek, birlik beraberlik içerisinde Kurtuluş Savaşı’nda verilen mücadeleyi anlatıp “Eğer Alevi, Sünni birlikte bu mücadele verilmeseydi bugün ne camide namaz kılabilirdik ne de cemevinde cem yapabilirdik” diyor. Ne diyelim nasıl cevap verelim ki, bir toplumu böyle salak yerine koymak insanları böyle kandırmaya çalışmak nasıl bir siyaset halidir, nasıl bir çürümüşlük, kirlenmişlik ya da cahil profesör halidir. Evet birlikte mücadele ettiğimiz doğrudur ancak o mücadelenin sonucunda kazanılarak kurulan T.C. devletinin önce Aleviliği ve de Alevileri yok saydığı, yasakladığı da aşikardır. Bunu görebilmeniz için gönül gözünüzün açık olmasına gerek yok, tarih bilmeniz yeterlidir.
Halen dahi 2016 yılında Başbakan Davutoğlu’nun ülkesi T.C.de, “Cemevleri ibadethane midir, değil midir?” tartışması yaşanıp kırmızı çizgiler çekilirken, o işgalcilerin ülkelerinde Aleviler kendilerini nasıl istiyorsa öyle tanımlıyor, camide, cemevinde, Alevi de, Sünni de özgürce ibadetini yerine getiriyorlar.
Başbakan Erzincan cemevinde otururken, Başbakanın güvenlik güçleri Gazi Mahallesi’ndeki cemevini abluka altına almış gaz yağmuruna tutuyordu.
Tarihten mi yoksun, vicdandan mı yoksun bilinmez ama bir tarafta insanlar katledildiği, asimilasyonlar olanca hızıyla sürerken, ülkesinde yaşayan tüm etnik ve inançsal kimlikler inkara, asimilasyona ve imhaya tabi tutulurken böyle bir ülkeyi yöneten Davutoğlu’yu ne cem paklar, ne cemevi ne cami paklar ne namaz.