Ahmet Hakan haddini hukukunu ve terbiye sınırlarını aşarak HDP’ye saldırmaya devam ediyor. Hatta bu sefer “alçak”, “korkak” gibi saygısız ve seviyesizce ifadelerle bunu yapıyor. Güya sosyal medyada kendisine saldıranlara cevap verirken hedefine Halkların Demokratik Partisini (HDP) koyduğunu belirtmek için yazının başlığını da “Halkların Demokratik canlı bombası” olarak koyuyor.
HDP’lileri eleştirmek, eleştirilen taziyeye katılan HDP’li vekil Tuba Hezer’i de eleştirmek gayet doğaldır, normaldir. Herkes aynı yerden bakmak durumunda değil, bakamayabilir de. Ben Tuba Hezer’in yerinde olsaydım eş genel başkan düzeyinde partimin kınadığı bir eylemi yapan kişinin taziyesine gitmezdim. Tuba Hezer bölgenin milletvekili olarak o taziyeye bombalama eylemcisine “geçmiş olsun” ya da “helal olsun” demek için değil, annesi ve babasına başsağlığı dilemek için gitti.
Taziye geleneğinin bölgede nasıl yaygın ve önemli bir gelenek olduğunu Milletvekilliğim esnasında bölgeye yaptığım ziyaretlerden biliyorum. En nihayetinde suçlu olan aile ve yakınları değildir, zaten taziyeyi düzenleyenler (anne, baba ve yakınları) önce gözaltına alınıp sonra tamamı serbest bırakıldı.
Ahmet Hakangiller bu taziye durumunu fırsat bilip HDP’ye var güçleriyle olanca terbiyesizlikleriyle saldırmaya devam ediyorlar. HDP’nin Türkiyelileşme projesine laf atıp duruyorlar. Sanki HDP’nin Türkiye politikasına kafa yormuş, özümsemiş, destek olmuşlar da hayal kırıklığına uğramışlar gibi. HDP Türkiye politikasını uygularken 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar neredeydiniz, HDP binaları ateşe verilirken, HDP’liler seçim çalışması yapamazken siz neredeydiniz? Siz yediğiniz bir yumrukla, aldığınız tehditlerle nereye döneceğinizi şaşırıp, size gösterilen istikamete dönmek için uğraşırken, HDP’liler boyun eğmeden Türkiye halkları, inançları, etnik, cinsiyet ve farklı kimliklerinin dertleriyle uğraşıp siyaset yapmaya çalışıyordu. Ahmet Hakangiller bugünlerde Cizre’de bodrum katlarında mahsur bırakılıp katledilen daha sonra da yapılanları gizlemek ve delilleri karartmak için yakılan cesetleri neden görmüyorlar, ailelerin yakılan cesetleri teşhis edemediklerini neden yazmıyorlar? Bu soruların cevabını en iyi kendileri biliyorlar, hem de bugünlerden değil, geçmişteki tecrübeleriyle biliyorlar.
Ahmet Hakangiller HDP’lilere ve HDP’li vekillere “Parlamentoda ballı maaşlar alıp gel keyfim gel diyeceğinize gidip kendinizi patlatsanıza” diye yazdığı satırları okurken bir gün önce havalimanında karşılaştığım HDP’li Vekil Faysal Sarıyıldız geldi aklıma. İlk gördüğümde baktım ve tanıyamadım. Kısa da olsa birlikte çalıştığım vekil arkadaşımı, çünkü benzetemedim. Sonra o geldi yanıma; yüzü düşmüş, yeşilimsi gözlerindeki parıltı sönmüş, bir hayli de zayıflamıştı. Kucaklaştık, “Ne çok zayıfladın böyle” dediğimde, “Yaşadıklarımı kim yaşasa böyle olurdu” dedi. İlk çırpıda Cizre’de neler yaşadığını anlatıp çektiği fotoğrafları göstermeye başladı. Yaşanılan vahşetin izlerini kapatmak için yıkılan binaların Dicle kıyısına dökülen molozlarından fışkıran yanmış ve gövdesinden ayrılmış insan vücutlarının fotoğraflarını gösteriyordu.
Ne demişti Ahmet Hakan; “Parlamentoda ballı maaşlar alıp gel keyfim gel diyeceğinize…” öyle ya ballı maaşları kesilmesin diye fırıl fırıl dönenler herkesi kendileri gibi zannederlermiş. Beş ay milletvekilliği yaptım ve görevim gereği de arada bir Meclise gidiyorum. Milletvekilliğimizin cenazelerde, taziyelerde, mezarlıklarda, anmalarda geçtiğini ve Meclisteki odalarında belki de hiç oturamayan vekillerin, HDP’li vekiller olduğunu bizzat kendimden biliyorum. Ahmet Hakan kimlerin “Parlamentoda ballı maaşlar alıp, gel keyfim gel …” dediğini görmek istiyorsa çok değil bir gün Meclisteki vekillerin olduğu koridorları dolaşsın, şöyle odalara bir bakıversin, fazlasına gerek yok. Zalimsiniz vesselam… Ballı maaşlarınız vicdanınızı gölgeliyor, bunu siz de iyi biliyorsunuz ki onun etkisiyle fütursuzca saldırıyorsunuz.
Aşk ile…
